david peace'nin brian clough'ın leeds united'ın başında geçirdiği 44 günü konu alan the damned united adlı müthiş kitabında geçer; derby county başkanı şampiyon kulüpler kupası'nda juventusile oynayacakları maçtan birkaç gün önce kulüp teknik direktörü brian clough ile büyük bir münakaşa yaşar ve clough'un kulübün gözündeki değerini clough'ın yüzüne şu sözlerle haykırır:
“no matter how good you think you are or how clever and how many fancy new friends you make on the telly, the reality of footballing life is this:
the chairman is the boss, then comes the directors... then the secretary, then the fans, then the players... and then finally, last of all, bottom of the heap, the lowest of the low... comes the one, who in the end, we can all do without...
the fucking manager.”
okumakla aranız yoksa aynı adlı bir filmi de var, ki futbol üzerine çekilmiş en güzel film olabilir, izleyiniz. "ingilizce bilmiyorum, ne diyor ki şimdi burada" diyenler için yazının finali sürpriz son içeriyor.
neyse... konuya dönelim.
burada futbol üzerine yazmayı çok önce bırakmış biri olarak taraftarı olduğum kulüpte gün içinde yaşanmış gelişmelere içerlediğim için birkaç kelam etmek istedim.
igor tudor'un uzun vadede galatasaray'ın başında gerçekten başarılı olacağına inanmış biriyim. nihayetinde roma bile bir günde inşa edilmedi. galatasaray'ın sorunu hiçbir zaman tudor olmadı. bir kere bunun altını çizelim. evet, yanlışları oldu, fakat o dillerden düşürülmeyen fatih terim'in dahi faydası kadar zararı olmuştur bu kulübe.
çok değil 6 ay öncesine kadar son şampiyonluğunun üzerinden geçen iki sezonda kadro kalitesi dibi görmüş, stadyumuna 10 bin seyirci çekebilirse öpüp başına koyacak, yöneticileri kameralar karşısında salya sümük ağlayacak, ülkenin avrupa'da en bilinen markası olarak avrupa kupalarından gerek ceza yiyerek gerekse eleme turlarında rezil rüsva olarak elenmiş, şampiyonluğun ş'sini dahi ağzına alamayan bir camiadan bahsediyoruz. eldeki verileri unutmamak, kulübün içinden çıkmaya çalıştığı süreci iyi irdelemek gerekiyor.
hâl böyleyken sezon başında şampiyonluğu bile zikredemeyen, östersunds fk'ye elendikten sonra yönetici, teknik heyet, futbolcu kim varsa herkesi siktir olup gitmeye davet eden bir güruha vermiş olduğu şampiyonluk umudu, ilk 10 haftada takımın kapasitesi dahilinde ortaya koyduğu istekli futbol ve sezonlar sonra takımı iç sahada 45 bin seyirciye oynatmış olması bile hatrı sayılır bir başarıdır benim için. yeterli miydi? değil! yetti mi? yetmedi! peki ama niye? yetmeyen neydi? taraftarıyla, yönetimiyle, teknik adamıyla, medyasıyla yıkıma gitmek için neden bu denli çaba sarfetti koca kulüp?
başakşehir ve beşiktaş'ın geniş ve uzun süredir birlikte oynayan kadrolarının, oturmuş sistemlerinin kendilerini değil 1-0, lige 2-0 önde başlattığının ayan beyan ortada olduğu bir tabloda, ligin 16 haftasının 14'ünü lider kapatmış bir takım ve o takımın teknik direktöründen bahsediyoruz. zaman zaman 9 puana kadar yükselen fark lig normallerinin gayet üzerindeydi. bunun hepimiz bal gibi de farkındaydık aslında. başakşehir ve beşiktaş'ı bir kenara bırakalım, kadro alternatifi seninkinden çok daha fazla olan fenerbahçe'yi de işin içine kattığımızda, yahu takım ligin ilk yarısını yedek kulübesinde tek bir alternatifi bile olmadan tamamladı. tudor'un hatası herkesi liderliğe alıştırmış olması mıydı? hepimiz biliyoruz ki galatasaray lig başından beri ligi zirvede götürmeyip de, tıpkı şu an olduğu gibi zirveyi 1-2 puan farkla geriden gelerek takip etseydi tudor bugün hâlâ takımın başındaydı. bir de "tudor olmasaydı bu takım ilk devreyi 15 puan farkla kapatırdı" diyenler var ki akıl fikir diliyorum kendilerine. zira kendimi bildim bileli takımımın ligin ilk yarısını 10 puan farkla bile kapattığını hatırlamıyorum. ha, 9 puan geriden gelerek şampiyon olduğumuzu çok net hatırlıyorum ama..
çıkıp "60 milyonluk kadro kuruldu, bilmem ne" demenin kimseye bir faydası yok. yok abi işte yok, yetmiyor 60 milyonluk kadro, o denli içler acısı haldesin kulüp olarak. mümkünse bir 60 milyon daha harcayacaksın. yapabiliyor musun? hayır! zaten borç batağının içinde debeleniyorsun. kulübünün ve takımının durumunu biliyorken yeni kurulmuş bir kadronun üzerine bu denli sorumluluk yüklemenin anlamı nedir? ülkenin en başarılı futbol takımı olman elindeki verilere bakmaksızın koşulsuz şampiyonluk hedeflemeni haklı çıkarmıyor maalesef, üzgünüm. bunu yapmak hem kendine, hem taraftarlara, hem de yeni kurulan takıma haksızlıktır. yine de enseni karartmanı gerektirecek bir durum söz konusu değil: yeni kurulmuş kulübesi alternatifsiz bir takımın var. başakşehir ve bjk şöyle dursun, fb’nin dahi kadro kalitesi senin takımından çok daha iyi. tüm bu şartlar altında dahi şampiyonluk yarışının içindesin. üstelik ilk yarıyı lider kapatma şansın hâlâ çok yüksek. eee, daha ne istiyorsunuz abi siz? ne istiyorsunuz allah'ın cezaları! devre arası yapılacak takviyeler ve ikinci yarı fikstürünü de düşününce şampiyonluk ihtimali hiç de az değildi. fakat kanımca bugün kendi ayağımıza kurşun sıkarak bu ihtimali tamamen ortadan kaldırmış bulunuyoruz.
demem o ki; rakiplerinin her anlamda senden avantajlı olduğu bir ligde şampiyonluk yarışının içinde olup, bu yarışı 10 puan önde götüremediği ve büyük maçları kazanamadığı için hocasını gönderen bir camia en büyük haksızlığı kendine yapmıştır ve en ufak bir başarıyı dahi hak etmemektedir. yönetime artık zaten söyleyecek söz bulamıyorum da bu taraftar, adım gibi eminim ki galatasaray bir 14 senelik şampiyonluk orucuna daha girse pılını pırtını toplayıp terk eder galatasaray'ı.
tudor'un sorunu büyük maçları kazanamamış olmasıysa galatasaray zaten kendimi bildim bileli büyük maçları kazanmak konusunda sıkıntı yaşamıştır. ha, yok tudor'un sorunu sistemle/taktikle oynamasıysa eldeki alternatifsiz kadro ile bu kadarı oluyordu, üzgünüm. kaldı ki sezon başında baskılı futbol oynatırken de bursaspor ve akhisarspor maçında oyunu çevirecek taktiksel müdahaleler yaparken de bugün arkasından sallayanlar başta olmak üzere herkes takdir ediyordu kendisini. ben hatası olmadığını savunmuyorum, bunun altını çizmem gerekiyor sanırım. fakat bjk'ye "uzay futbolu" oynattığı iddia edilen şenol güneş de sorgulandı bu ligde, sezon başından beri dalgasını geçtiğimiz "skor üzerine yatan" ama bugün itibarıyla takımı önümüze geçen aykut kocaman da... tudor'a karşı bir "man crush" durumum yok. babamın oğlu da değil ama tekrar söylüyorum; bana kalırsa gün içinde alınan kararlar önce galatasaray'a daha sonra kendisine yapılmış büyük bir haksızlıktır. üzülerek söylüyorum ki bu takım, bu taraftar hiçbir şeyi hak etmiyor. 2-0 geriye düşmüşken "fatih terim" adına tezahüratta bulunan fakat 20 dakika sonra maç dönmüşken atılan her gole hunharca sevinebilen, başarıyı her şey bellemiş yüzsüzlere fatih terim gibi mafya bozuntusu, galatasaray'ı en ihtiyacı olduğu dönemde iktidara ve galatasaray'a karşı olanlara satıp giden bir "adam" layık.
galatasaray'ın başarısını hepsinden daha fazla istiyorum ama bu başarıyı doğruları yaparak elde etmesini istiyorum. iplerini medya eline veren yönetimlerle, o medyanın her dediğini doğru kabul eden sorgu ve sabır yoksunu taraftarıyla, koreografide çığır açtıkları için taraftarlığı kendilerinden bilen ve her istediklerini dayatabilecekleri sanan tribünüyle ya da mekan basıp adam döven teknik adamlarıyla değil... sırf siz ertesi gün okulda, iş yerinde, kahvehane köşesinde rakip takım taraftarı arkadaşınıza alay konusu oluyorsunuz diye pespaye düşlerinize alet edemezsiniz galatasaray'ı. hocasının arkasında duramayan ve takımı yalnız bırakan yönetime de her daim destek olmaktansa köstek olmayı seçen medyasına da sabırsız taraftarına da yazıklar olsun.
ha, unutmadan, derby başkanı brian clough'a ne mi diyordu?
"ne kadar iyi ya da ne kadar zeki olduğunu düşünürsen düşün, televizyon ekranlarında ne kadar havalı arkadaşa sahip olursan ol, futbolun gerçeği şudur:
başkan patrondur, ondan sonra yönetim kurulu gelir. daha sonra sırasıyla icra kurulu ve taraftarlar gelir. onlardan sonra futbolcular gelir. ve nihayet, hepsinin sonunda, listenin en altında, diptekilerin de dibinde, hepimizin gayet de onsuz yapabileceği koduğumun teknik direktörü gelir."
yolun açık olsun mister igor! umarım hak ettiğin sabrı ve desteği göreceğin bir kulüpte çok daha iyilerini başarırsın. bunu tüm kalbimle diliyorum.