31 Ekim 2010 Pazar

Galatasaray: 2 - Antalyaspor: 1

Antalyaspor son 6 haftalık periyot gözönüne alındığında topladığı 15 puan ile ligde en iyi performansı ortaya koyan takım. Her ne kadar memleket kontenjanından sempatimi kazanmış olsa da rakibi Galatasaray olunca durmak gerekiyordu. Mehmet Özdilek 2 senedir her sene üzerine koyan bir takım yarattı. Mücadele gücü yüksek oyuncuların arasında birkaç tane de oyunu okuyabilen oyuncu serpiştirdi ve sezon başında kimsenin beklemediği bir performans ortaya koydu. Üstelik Sivasspor ve Bursaspor örneklerinde olduğu gibi kendi takımına sahip çıkan bir şehrin ekibi değil Antalyaspor. Antalya'nın yarısı Galatasaraylı ise, diğer yarısı da Fenerbahçeli'dir. Kent takımının İstanbul ekipleriyle oynadığı maçlarda dolar Atatürk Stadı. Onu dolduranlar da Antalyasporlı değildir zaten... Tüm bu destekten yoksun olarak iyi işler başarıyor Antalyaspor. En son 1999/2000 sezonunda oynadıkları Türkiye Kupası finali kulübün zirve noktasıydı. Bu sene o başarının üstüne koyma şansları var.

Galatasaray'ın ise durumu vahim. Son iki yılda yaşananlara bakarsak, bu senenin de onlardan bir farkı yok. Suçlanan futbolcular, gelip giden teknik adamlar... Birkaç sezondur bir kaos ortamının içinde hayatta kalmaya çalışıyor Galatasaray. Üstelik kriz yönetmeyi becerebilen bir Allah'ın kulu da yok kulüp bünyesinde... Geçtiğimiz hafta, 11 senelik bir aranın ardından, Şükrü Saraçoğlu'nda elde edilen beraberlikten daha çok konuşulan şey oyuncuların kendi kapasitelerinin üzerine çıkmış olmalarıydı. Bu noktadan çıkışla, aynı isimlerin Antalyaspor karşısında sergileyecekleri performans merak unsuruydu. Eğer Galatasaray hâlâ bir şeyler hedefliyorsa, bu maçtan başlayarak uzuun bir galibiyet serisine imza atmalıydı.

İki haftadır en çok dikkatimi çeken Emiliano Insua'nın yerine Hakan Balta'nın tercih edilmesiydi. Sahada sadece 4 yabancı varken, Balta'nın tercih edilmesi canımı sıkıyor. Insua da bu durumdan çok rahatsız olduğunu, sağolsun, Twitter ve Facebook hesaplarından cümle aleme duyuruyor. Hagi'nin beni mutlu eden de bir tercihi var. Lorik Cana'yı bu takıma kazandırma çabasını büyük bir memnuniyetle karşılıyorum.

Galatasaray karşılaşmaya son bir buçuk senedir yapmadığı şeyi yaparak başladı. Oyunu rakip sahaya yığdı, dönen toplara önde bastı, rakibe boş alan bırakmamaya çabaladı... Hepsinden öte, mücadele etti... Sürekli şikayet ettiğim nokta buydu aslında. Bir takım kaybedecekse, yetenek yoksunu bile olsa, en azından mücadele edip de kaybetmeli... Bu çok koymaz bana. Fakat dün gece Galatasaray'ın ilk yarım saatteki mücadelesine bakıp bunu anında Hagi'ye yormak mantıksızlığın daniskasıdır. Dün akşam görülen manzarayı Feldkamp'tan sonra Cevat Güler, Güler'den sonra Skibbe, Skibbe'den sonra Bülent Korkmaz, Korkmaz'dan sonra da Rijkaard göstermişti. Yeni bir teknik adamın yapacağı etkidir bu. Dünyanın her yerinde var böyle bir şey... Kanımca "Teknik Adam" Hagi'nin esprisi ligin ikinci yarısından itibaren ortaya çıkacaktır.

Kewell, Arda ve Baros'un kronik eksiklikleri Galatasaray'ın hücum organizasyonlarında elini ayağını birbirine doluyor. Zorunluluktan santrfor oynatılan Pino ise hiç beklenmedik şekilde son iki haftanın en çok konuşulan ismi oluyor. Galatasaray taraftarı Misimoviç'in ortasına Servet'in vurduğu kafa ile ayağa kalkıyor. İki ismin de Ankaragücü maçında taraftarın yuhalamalarına maruz kalmaları ise işin ironik yanı. Bu golü takip eden üçüncü dakikada ise sahneye Pino çıktı. Antalyaspor şoku atlatamadan ikinci golü gördü kalesinde.

Galatasaray'ın maça istekli başlayacağını bilen Mehmet Özdilek'in ilk 15 dakikada yiyeceği muhtemel baskıyı atlatmak öncelikli düşüncesiydi. Bunu başardı, bu dakidan sonra oyunda dengeyi de sağladı. Hatta Antalyaspor öne geçebileceği pozisyonlardan yararlanamadı. Savunmanın duran toplardaki acziyeti ise beklenmedik bir anda tüm oyun düzenini sarstı. İkinci yarıda ise Galatasaray adeta teslim bayrağını çekmiş bir görüntüye büründü. Oyunun hakimiyetini Antalyaspor'a teslim etti. Kaleci Ufuk'un pozisyon almaktansa ofsayt itirazında bulunmayı yeğlediği bir anda kalesinde golü gördü. Üç haftadır alınamayan 3 puanın da stresiyle skoru korumak adına daha fazla geriye yaslandı. Antalyaspor maçı çevirebilecek pozisyonlarda beceriksiz kalınca takım üç maçlık aranın ardından galibiyet yüzü gördü.

Hagi'nin üzerindeki gömlek yavaş yavaş alev almaya başlıyor. Nazaran "kolay" maçlardan boynu bükük ayrılan Galatasaray için zor maçlar şimdi başlıyor. Trabzonspor, Beşiktaş ve Kayserispor bunların sadece üçü... Galatasaray için sezonun nasıl şekilleneceği bu maçların ardından netleşecektir.

Hiç yorum yok: