Beşiktaş taraftarı tatlı bir telaş içinde. Olmasınlar mı yani? Kadro Ricardo Quaresma ve Guti Hernandez gibi iki büyük isimle desteklenmiş, yönetsin diye de Bernd Schuster'e sunulmuş... Geride bıraktığımız iki sezonu bir Galatasaraylı gözüyle değerlendirmeye kalkınca hayata siyah-beyaz bakanların hislerini anlamamak mümkün değil. Bandı yakın geçmişe saralım... Aziz Yıldırım'ın Türk futbolunda kulüp yöneticiliği bakımından açtığı çığır, kabul etsek de etmesek de ortada. Nasıl ki diğer kulüpler Galatasaray'ın Avrupa şampiyonluğunun ardından hedeflerini büyütmek zorunda hissettilerse, aynı şekilde, Aziz Yıldırım'ın Fenerbahçe'yi kurumsal anlamda getirdiği nokta diğer kulüplerin yöneticilerine örnek oldu. Kısa süre içinde yapımı tamamlanan Şükrü Saraçoğlu Stadyumu, Fenerium'un her yıl üstüne koyması ve kombine satışlarında Galatasaray ve Beşiktaş'ın kendilerini ancak yakalayabilmesi... Tabii bunların kısa vadede Fenerbahçe'ye getirisi bol oldu. 'Her sezon için bir yıldız" parolasıyla yola çıkan Fenerbahçe yönetimi diğer kulüplerin ulaşmasının zor olduğu bir strateji belirlemişti. Ortega, Hooijdonk, Kezman, Alex, Anelka, Roberto Carlos ilk tahlilde aklıma gelen isimler... Lafı şuraya getireceğim: Fenerbahçe bu isimleri Türk futboluna kazandırırken ülkenin diğer iki büyüğü transferde hangi rotayı takip ediyordu? Ya da etmek zorunda kalıyordu?
Galatasaray'ın aynı dönemde Almaguer, Petre, Bratu, Christian, Felipe, Pinto, Conceicao gibi oyunculara tamah ettiğini unutmamak gerek. Sürpriz bir şekilde kulübe kazandırılıp, tam da zamanın yönetiminden beklenildiği üzere uçup giden Ribery'i es geçmek gerek. O başka bir filmin konusu... Her ne kadar kendimize itiraf etmekte zorlansak da, o vakitler havalimanına inen uçaklar hangi Fenerbahçeli futbolcuyu getirecek diye en az Fenerbahçeliler kadar merak ederdik biz de. Dile getirmekte güçlük çeksek de kıskanırdık. Her taraftarın yapacağı budur...
Adnan Polat dönemiyle birlikte Galatasaray transfer politikasını değiştirdi. Bunda yapımı tamamlanmak üzere olan Türk Telekom Arena'ya güvenilmiş olmasının payı ne kadardır bilemeyeceğim ama bir taraftar işin o boyutunu düşünmez zaten. Yöneticileri eleştirmek kolaydır, ancak taraftar her zaman saha içine bakar. Neyse... 2 senelik bir dönemde takıma kazandırılan Lincoln, Kewell, Baros, Meira, Elano, Keita, Neill, Dos Santos ve Jo Alves transferleri ile Galatasaray kendi özüne aykırı olanı yapmayı denedi. Elde başarıları takım harmonisine borçlu olan kulüp, Frank Rijkaard yönetiminde farklı bir yol denemeye kalktı. Aynı süreç içerisinde takım ligde bir beşincilik bir de üçüncülük elde etti. "Bakın, yıldız transferiyle olmuyormuş" demek kitlelerin kolayına gelirken, "Transferi yapmak, gerisini koyvermekten" bahseden pek yoktu.
Beşiktaş'ta ise yönetim ile taraftarın arası geçtiğimiz sezon iyiden iyiye açıldı. Özellikle Galatasaray ve Fenerbahçe'nin sükseli transferlerinin akabinde kulübün Gaziantepsporlu Tabata'ya 8 milyon Euro ödemesi bardağı taşıran son damla oldu. Demirören aldığı tepkiler yüzünden haftalarca İnönü Stadyumu'nda maç izlemedi. "Yeter Yıldırım Demirören" seslerine o gün bugündür aşinayız.
Bu sezon ise her şey bambaşka siyah-beyazlı kulüpte. Demirören yönetimi Beşiktaş'ın hedeflerini olması gerektiği gibi yükseklere çekerek, yıldız isimleri takıma kazandırdı. Bu transferlerle birlikte başta taraftarlar olmak üzere camiaya özgüven aşılandı. Öyle ki bazı Beşiktaşlılar internet üzerindeki bloglar ve sözlüklerde daha önce Türkiye'ye gelen Elano, Keita, Anelka, Kezman gibi isimleri hiçe sayarak, gerçek yıldızların Quaresma ve Guti olduğunu iddia etmeye başladılar. Bu şahısların ergenlik döneminden çıkmak üzere olduklarını tahmin ediyorum. Keita ve Elano'nun Dünya Kupası'nda yer aldığını, buna karşılık dünya futbolunun tutunamayan yıldızı Quaresma'nın boş geçtiğini hatırlatmak boynumun borcudur. Guti'ye ise bir kılıf bulamıyorum. Bu adamın önünde ancak saygıyla eğilirim.
Her şeyin ötesinde Beşiktaş'ın önünde Galatasaray ve Fenerbahçe gibi iki örnek duruyor. Yıldız yönetimini başaramayan bu iki kulübün düştüğü en büyük hata havalimanı karşılamalarının yarattığı kaos ortamı ve dolayısıyla futbolcuların kendilerini ulaşılmaz hissetmesiydi... Beşiktaş da bu bakımdan sınıfta kaldı. Bu demek değil ki Beşiktaş da diğerleri ile aynı kaderi paylaşacak. Önemli olan diğer hataların kopya edilmemesi. Alın size önümüzdeki sezon Beşiktaş'ı yakından takip etmek için bir neden daha. Yoksa başarı tabii ki kaliteli isimler, yıldız oyuncularla gelir. İş onları yönetebilmekten geçiyor. Sonrası iyilik, sağlık...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder